Fluent Fiction - Turkish: Harmony in Snow: Designing Winter's Wonderland at Emirgan Korusu Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-01-19-23-34-01-tr Story Transcript:Tr: Emirgan Korusu, parlayan kış sabahının altında, sessiz ve huzurlu bir cennet gibiydi.En: Emirgan Korusu, shining under the winter morning, was like a quiet and peaceful paradise.Tr: Kar, büyük ağaçların dallarında bir peri ışığı gibi parıldıyordu.En: The snow sparkled on the branches of the large trees like fairy lights.Tr: Emre eldivenlerini çekiştirirken, yanında duran Leyla'ya baktı.En: Emre pulled at his gloves and looked at Leyla, who stood beside him.Tr: Bu park onlar için bir fırsat anlamına geliyordu.En: This park meant an opportunity for them.Tr: İkisi de parkın yeni bölümünü tasarlamaktan sorumluydu.En: Both were responsible for designing the new section of the park.Tr: Emre hırslıydı.En: Emre was ambitious.Tr: Tasarımıyla üstünlük sağlamak istiyordu.En: He wanted to gain superiority with his design.Tr: Leyla ise sanata önem veriyordu; ziyaretçilerin ruhuna dokunan bir alan yaratmak istiyordu.En: Leyla, on the other hand, valued art; she wanted to create a space that touched the spirit of the visitors.Tr: Emre defterini çıkarıp planlarını göstermeye başladı; pratik, modern hatlar ve simetrik ölçüler.En: Emre took out his notebook and began to show his plans; practical, modern lines and symmetrical dimensions.Tr: Ama Leyla farklı düşündü.En: But Leyla thought differently.Tr: "Emre, belki de doğanın güzelliğini vurgulamalıyız," dedi Leyla.En: "Emre, perhaps we should emphasize the beauty of nature," said Leyla.Tr: Elle çizilmiş birkaç taslağını gösterdi; organik şekiller, ağaç kabuklarındaki detaylar ve karın örtüsünde yumuşak eğriler.En: She showed a few hand-drawn sketches; organic shapes, details on the bark of trees, and soft curves in the snow's cover.Tr: Emre, "Zamanımız ve bütçemiz kısıtlı, Leyla," dedi, biraz sabırsız.En: Emre, "Our time and budget are limited, Leyla," he said, a bit impatient.Tr: Onsuz da yapabileceğini düşündü ama birlikte çalışmaları gerektiğini biliyordu.En: He thought he could do it without her, but he knew they had to work together.Tr: Leyla ise Emre'ninki kadar ciddi, sağlam bir plan istiyordu ama sanatsal dokunuştan da vazgeçemiyordu.En: Leyla, however, wanted a plan as serious and solid as Emre's but couldn't give up the artistic touch.Tr: Tam bu sırada, gökyüzü kararmaya başladı ve kar yağdı.En: Just then, the sky started to darken and it began to snow.Tr: Leyla ve Emre, karın nazikçe yere düşüşünü izlediler.En: Leyla and Emre watched the gentle fall of the snow.Tr: Kar, bütün parkı başka bir dünyaya dönüştürdü.En: The snow transformed the whole park into another world.Tr: Sonsuz bir an gibi hissedildi.En: It felt like an endless moment.Tr: Her ikisi de derin bir nefes aldı.En: They both took a deep breath.Tr: Emre, Leyla'ya döndü, "Belki," dedi, "karın düşüşü gibi hafif ve zarif olabiliriz.En: Emre turned to Leyla, "Maybe," he said, "we can be as light and graceful as the fall of snow.Tr: İşte böyle bir denge bulmalıyız."En: We must find such a balance."Tr: Leyla gülümsedi.En: Leyla smiled.Tr: Emre’nin de sanatsal bir yönü olduğunu hissetti.En: She felt that Emre also had an artistic side.Tr: "Ve senin o güçlü, sağlam yapılarının yanında biraz hayal gücü ekleyebiliriz," diye yanıtladı.En: "And we can add a little imagination alongside your strong, solid structures," she replied.Tr: Sonunda, Emre'nin pratik düzenlemeleri ve Leyla'nın sanatı harmanlandı.En: In the end, Emre's practical arrangements and Leyla's art were blended.Tr: Karın altında büyülü bir kış bahçesi oluşturmayı başardılar.En: They managed to create a magical winter garden under the snow.Tr: Projelerinin sunum günü geldiğinde, hem göze hem ruha hitap eden bir alan yarattılar.En: On the day of their project presentation, they created a space that appealed both to the eye and the soul.Tr: Yapılan tasarım, sadece denetlenmekle kalmadı, aynı zamanda ilham verdi.En: The design was not only reviewed but also inspired.Tr: Emre ve Leyla, parkta birlikte yürüdüler.En: Emre and Leyla walked together in the park.Tr: Kar yağışı altında, yan yana yeni fikirlerden bahsettiler.En: Under the snowfall, they talked side by side about new ideas.Tr: İkisi de artık yalnız değil, bir ekip olarak düşünüyordu.En: Both were now thinking as a team, no longer alone.Tr: Bu deneyim, onları daha da yakınlaştırdı.En: This experience brought them closer.Tr: Emre, Leyla'nın yaratıcılığını kabul etti ve Leyla, planlamanın gücünü anladı.En: Emre accepted Leyla's creativity, and Leyla understood the power of planning.Tr: Sonuçta, Emirgan Korusu'ndaki yeni bölüm, kışın güzelliğini ...
Show more
Show less